Reklam
Reklam

KUZEY KIBRIS’TA BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASI.

ONUR ERCAN
ONUR ERCAN
  • 28.09.2025
  • 18 kez okundu

KUZEY KIBRIS’TA BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASI.

Laiklik mi, Kimlik Krizi mi?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) son günlerde yaşanan başörtüsü tartışması, aslında sıradan bir eğitim düzenlemesi meselesinden çok öteye uzanıyor. Çünkü mesele yalnızca bir kıyafet tercihi değil; kimlik, tarih ve bağımsızlık meselesine dokunan derin bir fay hattına dönüşmüş durumda.

Yakın dönemde “siyasal Atatürkçü” olarak tanımlanan kesimlerin girişimiyle okullarda başörtüsü yasağı yeniden gündeme taşındı. Oysa Güney Kıbrıs’ta, yani Hristiyan çoğunluğun yaşadığı bölgede başörtüsüyle eğitim almak serbest. Buna rağmen, Kuzey’deki kimi kesimler başörtüsüne karşı adeta bir zafer kazanmış gibi sevinç gösterileri düzenlediler. Kameralar önünde kahkahalarla, şekerlerini havaya kaldırarak veya gözyaşlarıyla mutluluklarını dile getiren bu kişiler, kendi toplumunun değerlerine karşı kazanılmış bir “hukuk savaşı” zaferini kutlarcasına bir poz verdiler.

Kim Daha Rum?

Kuzey Kıbrıs halkının ezici çoğunluğu Müslüman. Güney’deki halkın tamamı Hristiyan. Buna rağmen, Hristiyanların yönettiği Güney Kıbrıs’ta başörtüsüne bir yasak yok. Peki, bu durumda şu soru kaçınılmaz olmuyor mu? Kim daha “Rum”: Müslüman Kuzey Kıbrıslılar mı, yoksa Hristiyan Güney Kıbrıslılar mı?

Kendi değerlerine sırtını dönen, hatta karşısında konumlanan bir zihniyetin, Rumların bile yasaklamadığı bir simgeyi kendi toplumuna yasaklamaya çalışması, bir kimlik krizinden başka nasıl açıklanabilir?

1974’ün Unutulan Bedeli

Bu tartışmayı anlamak için tarihe dönmek gerekir. 1974 yılında Makarios ve ekibinin giriştiği soykırım girişimi sırasında Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, bugün Kuzey Kıbrıs diye bir yer kalmayacaktı. Kıbrıs Türkleri ya yok edilmiş ya da sürgün edilmiş olacaklardı. O gün Türkiye’den gelen askerler kahramanca savaştı. 500 Mehmetçik şehit düştü, 1200 askerimiz yaralandı. Onların kanıyla, canıyla kurulan bir düzenin mirasçıları, bugün o şehitlerin kemiklerini sızlatacak kararlar alıyor.

Kuzey Kıbrıs’ın varlığını yalnızca Türkiye tanıyor. Ekonomisi her yıl Türkiye’den aktarılan milyarlarca lira ile ayakta kalıyor. Buna rağmen, “Kuzey Kıbrıs laiktir, laik kalacak” sloganları atanlar, bu söylemin arkasına saklanarak kendi toplumunun inanç değerlerini görmezden geliyor.

Laiklik mi, Dayatma mı?

Laiklik, aslında din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almak için var. Başörtüsü yasağı ise laiklik değil, bilakis laikliğin ruhuna aykırı bir dayatma anlamına geliyor. Çünkü laiklik, bir dini dayatmadığı gibi, dini yasaklamayı da içermez. Bugün Fransa gibi ülkelerde dahi tartışmalı olan bu yasak, Müslüman bir toplumun çoğunluğunu oluşturan Kuzey Kıbrıs’ta daha da garip bir boyut kazanıyor.

Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a yalnızca siyasi destek vermiyor; ekonomik, askeri ve diplomatik anlamda da adeta omurga görevi görüyor. Ancak buna rağmen, Türkiye’nin inanç değerlerine ters düşen uygulamaların Kuzey’de yer bulması, doğal olarak Türkiye halkının vicdanında yara açıyor. “Laiklik adına başörtüsünü yasaklayan” zihniyetin, Türkiye’den aldığı destekle ayakta durması, çelişkinin en büyüğü değil midir?

Başörtüsü tartışması, yalnızca bir kıyafet meselesi değil, Kuzey Kıbrıs’ın kimliğini, aidiyetini ve tarih bilincini test eden bir sınavdır. Güney’de Hristiyanlar başörtüsüne karışmazken, Kuzey’de “Atatürkçülük” adı altında bu yasağın geri getirilmesi, aslında “halkın iradesi” anlayışına terstir.

Türkiye’nin kanıyla, canıyla, milyarlarıyla varlığını koruduğu Kuzey Kıbrıs’ta başörtüsü yasağını sevinçle kutlayanlar şunu bilmelidir: Bu yasak, ne laikliğe hizmet eder ne de Kuzey Kıbrıs’ın bağımsızlığına. Tam tersine, kendi halkının inanç değerlerini görmezden gelen bir azınlığın, çoğunluğun iradesine vurduğu pranga olarak tarihe geçecektir.

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ